Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tatlı rekabet mi yoksa tutkuya yenik düşmek mi ?

Rekabet, aynı amacı güden kişiler arasındaki çekişme. Evet kelime anlamı tamda bu. Aynı amaca koşan kişilerin hedefe koydukları konu çekiştikleri kişilere engel çıkarmak ise işte burada problem başlıyor. 

İş Hayatında birçok gelişime açık nokta varken, rakiplere takılı kalıp gelişimi durdurup hatta rakibi bitirme üzerine strateji kurmakla vakit geçirmek oldukça sığ bir durumdur. Rekabet bile nitelikli olursa rekabettir. Şirketinin bir sürü konuda gelişime ihtiyacı varken rakibe kitlenmek her iş sahibinin yapacağı en önemli hatalardan biridir. Şimdi neden bu konu ile başladığımı sorduğunuzu duyar gibiyim.

İş hayatında bir yenilik yapanlar vardır, bir de yenilik yapanları takip edenler vardır. Ürün üretenler Ar-Ge bölümünü kurarak ürün geliştirme yaparlar ve piyasada yerlerini yeni ürünleri ile almak için durmadan çalışırlar. Ar-Ge yapmak sadece üreticiler için midir? Tabii ki hayır. Hizmet sağlayıcılarında Ar-Ge yapması gerekir. Hizmetlerinde yapacakları geliştirmeler için müşterilerinin nabzını tutmalı, ihtiyaçlarını algılamalı, değişimlerin yapılabilmesi için çalışmalar yapmalılardır. Bu çalışmalar şirketinizde hem pozitif dönüşüme hem de ilerlemesine neden olur. İlerlemek kelime anlamı ile bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak olarak Türk Dil Kurumu tarafından tanımlanmıştır. İlerlemek, az da olsa çok da olsa şirketinizi güncel tutacaktır. İlerlemek sizi ve şirketinizi geliştirirken aynı zamanda kazancınızı büyütmenize yardımcı olacaktır.

İlerlemek için neye ihtiyaç var diye düşünecek olursak, öncelikle etik ve ahlaklı iyi bir ekibe ihtiyaç vardır. İkinci olarak, olmazsa olmaz iyi bir lidere ihtiyaç vardır. Üçüncü olarak, ilerleme ortamını yaratacak konu da olanaklardır. Ekip, ilerlemenin en kıymetli yapıtaşını oluşturur. Ekip içinde görev alan çalışanlar, görev dağılımları ve bu belirlenen görevlerini yerine getirmek için çalışırlar. Bu ekibin lideri de doğru ve dürüst, kararlı, yeterli ve vizyon sahibiyse başarı adım adım gelir. Kulağa güzel geliyor değil mi? Ekip ve Lider yetenekleri konusunda birkaç varyasyon düşünelim, bu varyasyonların sonucunda ne olabilir bakalım isterseniz. Ekip çalışır çalışmasına da lider bu ekibin ihtiyaçları olan yol gösterme konusunda gerekli donanıma sahip değilse ne olur? Problemler başlar değil mi? En önemli problem ekibin yaptığını değerlendiremez ve kolay yol olan kişisel ego ile siz değil ben diyerek gelişimi durdurur. Gelişimi durdurduğunun farkında olur mu, cevap veriyorum farkına bile varmaz. Aksine yenilik bu tip liderlerin en korktuğu konudur. Son dönemde takip ettiğim yazarlardan bazıları diyor ki lider olmayabilirsiniz ancak bunun için gerekli eğitimleri alırsanız herkes lider olabilir diyorlar. Buradaki fikrim lider olmak için bazı donanımlar eğitimle alınabilir ama her yönüyle bakıldığında liderlik sadece eğitimle olunamayacağı yönünde. Bugüne kadar gelmiş geçmiş liderlere bakıldığında, yaşanan durumları değerlendirme biçiminden tutunda, çözüm üretme yöntemleri, güç ellerindeyken nasıl kontrollerini kaybetmezler, güçten başları dönmez ve baskı altındayken dengelerini korurlar aslına bakarsanız, deneyimdir bir nevi onu lider yapan, tecrübedir işte anlatmaya çalıştığım insani tutkularını kontrol altında tutabilmeleri onları lider yapar. Bu saydıklarım kişilik özelliğidir, eğitimle çok da kolay elde edilemez.

Diğer bir varyasyonu düşünelim lider tam istenen özelliklere sahip ancak ekip birbirinden çok alakasız ve ortak paydada buluşamıyor olsun. Sonuç sizce yine hüsran mı olacak dersiniz? Ne demiştik Lider baskı altında bile tutarlı olabilendir. Ekibin doğru yöne yönlendirilmesi, onlara koçluk yaparak ilerlemesi için gerekli delegasyonu vermesi ile bir lider en alakasız ekibi bile doğruya yönlendirir. Demek ki Lider doğru liderse işler hep yolunda gider. İşlerin yolunda gitmesi olaylara kısa vadeli değil uzun vadeli bakmasındadır.